Özet: Moleküler biyoloji ve genom bilimdeki bilimsel buluşlar ile biyomühendislik ve biyoinformatik alanlarındaki teknolojik gelişmelere paralel olarak, biyoteknoloji küresel düzeyde kritik bir teknoloji haline gelmiş ve bu teknolojinin 2030’lu yıllarda küresel biyoekonomiyi tetikleyeceği konusunda somut veriler elde edilmiştir. Biyoteknoloji özellikle insan sağlığının korunması, hastalıkların tedavisi, inovasyon ve nitelikli endüstriyel ürünlerin geliştirilmesi için vazgeçilemez bir teknoloji haline gelmiştir.Modern biyoteknolojik yöntemlerle üretilen protein yapıda ilaçlar biyofarmasötik ürünler olarak adlandırılmaktadır.
Son yıllarda Biyofarmasötik alanında ruhsatlanan yeni ilaçların oranı giderek artmakta olup son 30 yılda küresel pazarda konvansiyonel ilaçlara göre iki kat daha fazla büyüme gösteren birinci jenerasyon biyofarmasötiklerin bir çoğunun 2020 yılına kadar patent süresi dolmuş olacaktır. Bu nedenle tüm dünyada bu ilaçların yenilikçi olmayan yani referans ilaçlarla aynı etkinlik, güvenilirlik ve kaliteye sahip olduğu bilimsel çalışmalarla kanıtlanan biyobenzerlerin üretimi üzerine yapılan çalışmalara yoğun ilgi gösterilmeye başlanmıştır. Kimyasal ilaçların tersine birebir benzerinin üretilmesi mümkün olmayan biyofarmasötiklerin üretim sürecinde vektör dizaynı, uygun hücre hattı, üst ve alt akım prosesleri gibi çoklu parametreler üzerinden yapılacak deney tasarımı büyük önem taşımaktadır. Antikorlar, çoklu alt birimlerden oluşan büyük ve heterojen biyolojik moleküller olup bir tek mAb için dahi binlerce değişken kombinasyon mevcut olabilmektedir. Antikorların yapısında oluşabilecek herhangi bir küçük değişiklik ilaç etkinliğini, stabilitesini ve immünolojik reaksiyon oluşturma potansiyelini büyük ölçüde etkileyebilmektedir. Bu nedenle, üretilen mAbların ilaç ürünü olarak salıverilmesi için ICH Q6B ve EMA monograflarında yer alan analitik metotlar uygulanarak
ruhsat gerekliliklerinin sağlanması gerekmektedir. Analitik karakterizasyonda; üretilen monoklonal antikorun primer, sekonder ve tersiyer protein yapıları; antikorun intak kütlesi, peptit haritalaması, aminoasit kompozisyonu, glikosilasyon profili, N-terminal ve C-terminal yapıları, yük heterojenliği, oksitlenmiş formların analizlerinin gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Ayrıca, saflıksızlık düzeyinin belirlenmesi için kromatografik ve elektroforetik tekniklerin yanısıra konakçı hücre protein ve protein A safsızlıkları, konakçı hücre ve vektör kaynaklı DNA safsızlıklarınında belirlenmesi gerekir. Biyolojik aktivite analizleri ile üretilen monoklonal antikorların etkinliğide belirlenmelidir.
Fotograflar: